Bahsettiğimiz çay ülkemizde Rize ve etrafında yetiştirilen yerli çayımız. Yaprak halindeyken kara çay. İnce belli bardakta tavşan kanı…
Türkiye’de çay demlemenin herkes tarafından kabul görmüş tek bir usulü olmadığı için birbirinden farklı birçok usuller vardır. Tabii demlemede ki bu farklılıklar, çayın tadında da farklılığa yol açıyor. Hatta doğru zannedilen ya da önemsenmeyen birçok püf nokta, çayda aroma kaybına sebep olup çayın tadını bozuyor.
Ancak bazı püf noktaları her usul için önemli:
- Çay demlenecek suyun kireç oranının az olması.
- Suyun iyi kaynatılması.
- Demliğe çay konduktan sonra kaynatılmaması.
- Demliğe çay atıp üstüne kaynar su dökmemeli, kaynar suyu demliğe koyduktan sonra üzerine çay koyup demliği kapatmalıyız.
- İçenler için mümkünse şekersiz, alışkanlıkları yenmek zor geliyorsa az şekerle içilmesi.
Çay hazırlamak için daima soğuk su kullanın. Saflaştırılmış ve kaynak suyu en iyisidir çünkü kirletici maddelerden ve çayın tadını değiştiren diğer maddelerden göreceli olarak arınmışlardır. Diğer taraftan, suyun çayın tadını arttırabildiği için, suyun bazı doğal mineral içeriğine sahip olması tercih edilir. Bu nedenle, minerallerin yokluğu çay tadını düz kılacağından damıtılmış sudan kaçınılmalıdır. Benzer şekilde, örneğin asla musluktan olduğu gibi önceden ısıtılmış su kullanmamalıdır.
Geleneksel olarak, Türkiye’de çay her zaman çay hazırlanmadan önce hafif kaynamaya getirilir. Kaynar su, zararlı mikropları ve bakterileri yok eder. Su kalitesi büyük ölçüde iyileşmiş olmasına rağmen, bu şekilde suda kaynayan çayın tadını çıkarmaya yardımcı olabilir. Su, sabit bir hava kabarcıkları yüzeyine yavaşça yükselene kadar ısıtılmalıdır. Bu noktada, su yeterince ısıtılır ve ayrıca tercih edilen bir oksijen içeriğine sahiptir. Ancak şiddetli bir şekilde kaynayan suyla yapılmış çayın tadı lezzetsiz olacaktır.
Sıcaklık iyi çay yapımında kritik öneme sahiptir. Kaynayan suyun her türlü çayda kullanılabileceğine dair yaygın düşünce aslında yanlıştır. Aslında, yeşilden siyaha kadar her çeşit çay, farklı bir sıcaklık aralığında hazırlanmalıdır. Daha hassas işleminden dolayı, yeşil çay genellikle doğru tadı çıkarmak için daha soğuk bir sıcaklığa ihtiyaç duyar. Tersine, tamamen oksitlenmiş olan siyah çayın, karakteristik fırında pişirilmiş tatlılığını ortaya çıkarmak için sıcak suya ihtiyacı vardır.
Suyun sıcaklığı gibi farklı çay türleri farklı uzunluklarda demlenmeye ihtiyaç duyar. Genellikle, yeşil çay gibi narin çayların daha kısa sürelerle demlenmesi gerekirken, daha koyu siyah çaylar ve toprak, fermente edilmiş diğer çaylar daha uzun infüzyonlardan faydalanır. Tabii ki, infüzyon süresi kültür ve kişisel tercih ile değişir.
İlk bakışta önemsiz görülmekle birlikte, kullanılan demlik malzemesi çayın kalitesini etkilemektedir. Bir çaydanlık düşünüldüğünde çayın çeşitliliğini ve hazırlandığı sıcaklığı dikkate almak önemlidir. Demir veya demir gibi malzemeler uzun süre boyunca ısının korunmasında mükemmeldir.
Cam veya porselenin bu ısıyı serbest bırakması daha olasıdır. Bu nedenle, demir ve benzeri ağır malzemeler siyah çay veya gibi yüksek sıcaklıklarda hazırlanmaları gereken çaylar için daha iyidir . Demirden yapılmış bir çaydanlık, çayın aromasını ortaya çıkaracaktır. Öte yandan yeşil ve beyaz çaylar, porselen gibi daha serin olan bir tekneye ihtiyaç duyarlar.
Çaydanlığımızın tertemiz olduğuna emin olarak başlıyoruz. İçinde kireç olan çaydanlıkta çok da iyi bir çay yapmamız mümkün olmayacaktır. Çeşme suyu değil içme suyu kullanmamız da önemli. Çaydanlığın altını 2/3 oranında içme suyuyla dolduruyoruz ve ocağa yerleştiriyoruz.
Su kaynadığında çaydanlığın üstüne eğer karışım çay koyuyorsak (seylan çayı ve yerli çay) yaklaşık 7-8 tatlı kaşığı çay ekliyoruz. Eğer yalnızca seylan yani kaçak çay denilen çaydan kullanacaksak 5 çay kaşığı yeterli olacaktır. Yalnızca yerli yani bildiğimiz halis mulis mis gibi Türk çayı kullanacaksak da yaklaşık 10 tatlı kaşığı çay koyuyoruz.
Burada küçük bir önerimiz var: 1 tatlı kaşığı şekeri çaydanlığın üstüne ekliyoruz. Karıştırmadan bırakacağımız şeker çayın acılığını almamıza yardımcı olacaktır.
Kaynayan ve kaynadıktan sonra en az 2 dakika boyunca kaynamada bırakılan suyu çaydanlığın üstüne 1 parmak kalacak şekilde boşaltıyoruz ve çaydanlığın altını tekrar içme suyuyla dolduruyoruz. Şimdiye kadar kaynama hızıyla ilgilenmediğimiz suyun kaynama hızına dikkat etmemiz gerekiyor. Orta ateşte su kaynayana kadar çayı ocakta tutuyoruz. Su kaynadıktan sonra çay servise hazır diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çayın demlenme ve güzelleşme evresi burada başlıyor. Altını kıstığımız ocakta çayı yavaş yavaş demlenmeye bırakıyoruz.
Altı kaynayıp kısık ateşte demlenmeye bıraktığımız çayın kaynadığını en iyi anlayabileceğimiz yöntem aradan yaklaşık 8-10 dakika geçtikten sonra çaydanlığın üst kapağını kaldırıp çayın çöküp çökmediğine bakmak. Eğer yüzeyde yüzen çaylar varsa henüz hazır değildir.
Çayın tamamen demlenmiş olduğunu çayın yüzeyinde gezen çay yapraklarını görmediğimizde anlamış oluruz. Çünkü çay tamamen suyunu çekmiş, adabıyla demlenmiş ve dibe çökmüştür.
Çoğunlukla çay kaynayıp demlendikten sonra çaydanlığı ocaktan almak gibi bir hata yapılır. Çaydanlığın üstündeki çay yoğun ve seyreltilmesi gereken bir içecek olduğu ve su ne kadar kaynarsa o kadar berrak bir çay ortaya çıkacağı için kaynatılmaya devam edilir. Bu sırada ocak daima en kısık olmalıdır.